BUL

NEFİ GAZELİ GÜNÜMÜZ TÜRKÇE'YE ÇEVİRİSİ VE ŞERHİ-Nev bâhar erdi hevâ gâliyesây oldu yineNefes-i bâd-ı sabâ nâfegüşây oldu yine

 BEYİTLER 


1) Nev bâhar erdi hevâ gâliyesây oldu yine

Nefes-i bâd-ı sabâ nâfegüşây oldu yine

Günümüz Türkçesi:

:“İlkbahar geldi hava yine güzel kokulu oldu. Sabâh rüzgârının nefesi yine sevgilinin nâfe saçını açıcı oldu.

Tahlili: ilkbaharda tabiatın güzel kokularla dolması ve sabânın nefesinin sevgilinin güzel kokulu, nâfe gibi saçını açması anlatılır. İlkbaharın gelmesiyle birlikte tabiatta görülen değişikliklerde sabânın rolü vurgulanır.


2) Tâze cân buldu cihân erdi nesîm-i nevrûz

Feyz-i enfâs-ı seher rûhfezây oldu yine


Günümüz Türkçesi:

Dünya bahar rüzgrına erince taze can, hayat buldu. 

Seher vaktinin soluklarının bereketi ruh artırıcı oldu yine.


3) Başladı cilveye naz ile arusan-ı bahar 

Perdeden şahid-i gül çehre-nümay oldu yine 

Günümüz Türkçesi:

Baharı müjdeleyen yaprak açmaya başladı

sevgili güzel gül yüzüzünü gösterdi ,Sayfa yine şahid oldu.

Tahlili: Şair sevgilinin yanaklarının ilkbaharda açılacağını da ifade eder. Çünkü ilkbahar gül zamanıdır. Gül tazedir.Çiçek yaprağı ( berk-i ezhar ), bahan müjdeleyen, üzerinde müjde yazılan bulunan sayfa olarak düşünülüyor. Bu müjdeyi getiren ise nesim rüzgarıdır.




4) Açılıp gonca nola çâk-ı girîbân etse

Andelîbân-ı çemen nağmeserây oldu yine

Günümüz Türkçesi:

açılmadı gonca ,hüzünlü ötse bülbül  

çevre yeşil türkü oldu yine

Tahlili:Bülbül, goncanın açılışını göremediği için şakımaya başlamıştır. Bahar gelmesiyle artık goncanın da açılması beklenmektedir. Sevgilinin kokusu, rengi, tazeliği bakımından şair, onu güle ya da gülün açılmamış hali olan goncaya benzetmiş.


5) Nice şûrîdelik el vermesin ehl-i aşka

Heves-i dilber ü mey hûşrübây oldu yine

Günümüz Türkçesi:

Nice Aşık (perişan) el verdi ehl-i aşka

arzuyla gönül alan(aklı baştan alan) şarap içmiş oldu yine


Tahlili: Kalpleri Allah sevgisiyle dolu olanlar, Allah’a yönelenler gönül alan yani aşk şarabı içmiş olur.Aşk şarabı olarak manevi aşktan bahseder.Aşk şarabını içen kendini kaybeder.bazen de dünyanın sonun yeniden geldiğini söylenebilmektedir. 



6) Hâk-i mestâne gibi başladı keşf-i râza

Âb-ı dîvâne gibi silsilehây oldu yine


Günümüz Türkçesi:

Âşık, yine sarhoş olmuş toprak gibi sırları keşfetmeye; 

deli akan su gibi çağlayıp coşmaya başladı

Tahlili: Nef’î, şiir söyleme konusunda mana âleminde hissettiklerinin binde birini bile ifade edemediğini söylr. ‘Mestane’ ve ‘divane’ kelimeleri, ağır basan coşku etkisiyle aklın başta olmadığını gösteriyor. ‘Silsile’ kelimesi suyun hareketindeki tekrarı, ‘yine’ kelimesi de yaşanan bu halin tekrarını göstermektedir.


7) Feyz-i Rûhülkudüs’ü eyledi icrâ Nefî

Meryemâsâ kalemi nâdirezây oldu yine

Günümüz Türkçesi:

Nef’î, Cebrâil’in feyzini icra eyledi. Çünkü kalemi,

 yine Hz. Meryem gibi bulunmaz şey meydana getiren oldu

Tahlili:Şair genel olarak kendisini üstün vasıflı bir aşığa teşbih etmiş, bazen de üstün yaratılışlı birisine benzetmiştir. Zaman zaman da Cebrail’e benzettiği de olmuştur Aşık Cebrail olarak, Meryem’i düşünmenin haram olduğunu kendisinde görür. O sevgiliyi fikrederken aslında büyük bir günah da işlemektedir. 


8) Gün gibi başı göğe erse acep mi şimdi

Mazhar-ı âtıfet-i zıll-ı Hudây oldu yine

Günümüz Türkçesi:

Güneş gibi başı göğe erse acaba şimdi mi

merhamet Sahibi Rab (Allah)gölge oldu yine 

Tahlili: Gökyüzündeki güneş, içimdeki ateşin ancak bir koru olabilir.İçindeki aşk ateş güneş ışınları canını yakar ve bu ışınlardan koruyan gölge eden bir aşkı vardır buda Alemlerin Rabbi olan Allah’tır. 


Hiç yorum yok