BUL

NEDİM GAZELLERİ VE GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ-Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül

 Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül

Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönü


Gül mevsiminde tevbe-i meyden benim gibi

Zannım budur ki sen de peşîmânsın ey gönül

Eşkimde böyle şu’le nedendir meğerki sen

Çün sûz u tâb giryede pinhânsın ey gönül


Ben sana bâde içme güzel sevme mi dedim

Benden niçün bu gûne girîzânsın ey gönül


Bigânedir mu’âmeleniz akl u hûş ile

Gûyâ derûn-ı sînede mihmânsın ey gönül


Ayîne oldu bir nigeh-i hayretinle âb

Bi’llâh ne saht âteş-i sûzânsın ey gönül


Hac yollarında meş’ale-i kârbân gibi

Erbâb-ı ‘aşk içinde nümâyânsın ey gönül


Peymâne-i mahabbeti sundun Nedîme çün

Lutf eyle câmı bâri biraz kansın ey gönül


Aruz kalıbı: Mef’ûlü Fâilâtü Mefâilü Fâilün


GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ

Edebiyat Sultanı

Gazel Örnekleri
Nedim’in Gazelleri
4 sene ÖnceYorum yap Süleyman Kara29.048 Görüntüleme
Nedim, Lale Devri adı verilen bilim, kültür, zevk ve eğlence döneminin parlak simalarındandır. Daha çok gazel ve kasideleriyle tanınır. Gazel ve kasidelerinin konusu genellikle aşktır.

lale fotoğrafı

NEDİM’İN GAZELLERİ

GAZEL 1


Hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük
Demâg-ı telh-kâmın şekkeristan olduğun gördük

O sîm endâmı aldık halka-î ağûuşa bir kerre
O elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük

Meh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde
Hilâl ebrûların hurşîd-i tâbân olduğun gördük

O kâfir-beççe bir peymâne sahbâ sundu kim alıp
Derûn-i lâleden âteş fürûzân olduğun gördük


Niyâz ü nâz ü nûş ü bahş ü ibrâm-ı kenâr ü bûs…
Bugün meclisde zevkin böyle tûfân olduğun gördük

Yalan olmaz o şûhun görmedik mey içtiğin ammâ
Bir iki kerrecik hem-bezm-i mestân olduğun gördük

Gülistân görmedik gül kokmadık ammâ ruhün meyden
Gül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük

Bi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın
Gazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük


Günümüz Türkçesiyle:

Bayram oldu gonca gülün açıldığını gördük
Keyifsiz meyus olanların sevindiğini gördük

O gümüş teni kucağımızın halkasına aldık bir kez
O elmasın bu halkada yüzüğün taşına bezek olduğunu gördük

Mihriban sevimli olman sana kalsın felek biz bayram zamanlarında
Kaşları hilal (ay para) olanların parlayan şafak saçan güneş olduğunu gördük


O kafir çocuk bir kadeh dirilik suyu, şarap sundu, alarak
Kalbindeki ateşten bir ışık parladığını gördük

Onun devresinde yalvararak, ısrar ettik tatlı bir öpüş için
Bugün mecliste zevkin böyle tûfân olduğun gördük

Yalan olmaz o şûhun görmedik şarap içtiğin amma
Bir kaç kez sarhoşlarla aynı mecliste olduğunu gördük


Güllük gülistanlık görmedik, gül koklamadık, amma ruhun şaraptan
Ve onun gül içinde gül, gülistanlık içinde gülistan olduğunu gördük

Şükürler olsun kamış kalemli Nedimi söze hazır söze uygun
Gazel yazanlar meclisinin başında muhterem, saygıdeğer olduğunu gördük

lale
lale

GAZEL 2

Tahammül mülkünü yıktın Hulagu Han mısın kafir
Aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kafir


Kız oğlan nazı nazın şehlevend avazı avazın
Belasın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kafir

Ne ma´na gösterir duşundaki ol ateşin atlas
Ki ya´ni şule-i cansuz-ı hüsn ü an mısın kafir

Nedir bu gizli gizli ahlar çak-i giribanlar
Aceb bir şuha sende aşık-ı nalan mısın kafir


Sana kimisi canım kimi cananım deyü söyler
Nesin sen doğru söyle can mısın canan mısın kafir

Şarab-ı ateşinin keyfi rüyun şul´elendirmiş
Bu haletle çerağ-ı meclis-i mestan mısın kafir

Niçin sık sık bakarsın öyle mirat-ı mücellaya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir

Nedim-i zarı bir kafir esir etmiş işitmiştim
Sen ol cellad-ı din ol düşmeni iman mısın kafir


GAZEL 3

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana

Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana

Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana


Şöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana

Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana

Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana

Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
Lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana

GAZEL 4

Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül
Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönü

Gül mevsiminde tevbe-i meyden benim gibi
Zannım budur ki sen de peşîmânsın ey gönül


Eşkimde böyle şu’le nedendir meğerki sen
Çün sûz u tâb giryede pinhânsın ey gönül

Ben sana bâde içme güzel sevme mi dedim
Benden niçün bu gûne girîzânsın ey gönül

Bigânedir mu’âmeleniz akl u hûş ile
Gûyâ derûn-ı sînede mihmânsın ey gönül

Ayîne oldu bir nigeh-i hayretinle âb
Bi’llâh ne saht âteş-i sûzânsın ey gönül

Hac yollarında meş’ale-i kârbân gibi
Erbâb-ı ‘aşk içinde nümâyânsın ey gönül

Peymâne-i mahabbeti sundun Nedîme çün
Lutf eyle câmı bâri biraz kansın ey gönül

Aruz kalıbı: Mef’ûlü Fâilâtü Mefâilü Fâilün

Günümüz Türkçesiyle:
1. Ey gönül! Sabah rüzgârı estikçe perişan oluyorsun; öyle görünüyor ki sevgilinin perçeminin esirisin.

2. Gül mevsiminde şaraba tövbe etmekten, zannediyorum ki, benim gibi sen de pişmansın.

3. Gözyaşımda böyle alev parıltısı nedendir? Yoksa sen hararet ve ışık gibi, ağıdıma, gözyaşlarıma mı gizlendin?

4. Ben sana şarap içme, güzel sevme mi dedim? Benden niçin böyle kaçıyorsun?
5. (Bana karşı) davranışın mâkul ve mantikî değil: Gûya göğsümün içinde bir misafirsin ha?..

6. Ayna, senin bir hayret ve hayranlık bakışınla eriyip su oldu; Aman Allah’ım sen ne sert ve yakıcı bir ateşmişsin!

7. Hac yollarındaki bir kervan meşalesi (nasıl uzaktan bile görünürse), sen de âşıkların içinde öyle görünüyorsun.

8. Sen feyiz yuvası ve hüner güneşinin doğuş ufkunun; şevk baharı sabahının yakanısın; o sabah, senden doğmaktadır.

9. Mademki Nedîm’e aşk kadehini sundun, lûtfen de o kadehi alma, biraz kansın.

Hiç yorum yok