BUL

AHMET TURAN OFLAZOĞLU-DELİ İBRAHİM

 Ahmet Turan Oflazoğlu’nun bu eseri IV. Murat’ın saltanatı döneminde yaşamış olan İbrahim Paşayı anlattığı bir tiyatro eseridir. Bu eser 3 perdelik bir oyun olup birinci perde tahta çıkış törenini gösterir. İkinci perde İbrahim'in hakkında düşüncelerini dile getirilir. Bu eser Osmanlı devleti döneminde ki yaşanmış olan olayları sahneye taşınmıştır.

Deli İbrahim, tahta çıkmaya hazır olmayan bir padişahın bilinçli çılgınlığını, IV. Murat iktidar tutkusunu ele alır. Kahramanların iç dünyasını yansıtarak onların trajik yanlarını derin biçimde irdeler. Bu örneklere Kösem Sultan, Kılıç ve Ney, Genç Osman adlı oyunları, hatta Sultanahmet Ses ve Işık Gösterisinin senaryosu da eklenebilir. Tarihi olayların bulunduğu ortamda yaşayan ve onlarla birleşip kişilerin iç ve dış çelişkilerini yansıtıp ön planda tutmaya çalışan Oflazoğlu’nun oyunları, bundan dolayı sadece tarihsel oyun olma özelliğini aşmaktadır. Çünkü bu oyunlardaki temel sorun tarihsel bir dönemin yorumu olmanın yanında ve ötesinde insanın evrensel gerçeğini yakalamaktır. Ağabeyi olan Padişah  IV. Murat’ın ölümünden sonra  tahta oturan  Sultan İbrahim’in yaşamış olduğu dramı konu almıştır. Sultan İbrahim ağabeyi IV. Murat'ın ölümünden sonra, hayatta olan  tek şehzade olup, tahta oturtulmak istenilse de  buna bir türlü inanamaz, karşı çıkmaktadır.

 Çünkü yıllarca öldürülme korkusu ile odasından çıkmadan/çıkarılmadan yaşamıştır. Annesi Kösem ve çevresinin ısrarı ile durumu kabullenerek tahta oturur. Âmâ geçmişte yaşadığı sarsıntılar yüzünden güven duygusunu yitirmiştir, sürekli güvensizlik halinde yaşamakta ve hükmetmekte zorlanmaktadır. Çözüm arayışları ise yine çevresi hüzünden sonuçsuz kalır. Zamanla tamamen çevresindeki çıkarcıların kontrolü altına girer ve “deli” olarak nitelenmeye başlar. Oysa deliliği, kendince bir zorunluluktan ileri gelmektedir. 


Çılgınca hareket etmek , cinnet geçirmiş halinden  daha çılgın' olmak zorunda kalan  İbrahim, bir taraftan , cinnetini bir hayvanı eğitircesine gibi eğitmek zorundadır .“Tehlike içten  geliyor: düşmanları da kendisi, savunanları da kendisi olmaktadır. Elbette böyle bir durum,  yeni bir savaş, yeni bir varoluş şeklini meydana gerektirecektir.''

IV. Murat’ın saltanatı süresince bir kafeste yaşamaya mahkûm olan İbrahim, ruhî yapısıyla padişah olacak nitelikte bir kişi değildir ama Osmanlı devlet geleneğinin bir sonucu olarak IV. Murat'tan sonra tahta çıkarılır. İlk sahnede yapılan tahta çıkış töreninde şizofrenlik yapısı kendisini gösterir. Sahnede bulunan herkes üzüntüyle  padişah Murat’tın ardından  böyle bir insanın padişah olmasını  hüzün ile seyrederler. Tahta çıkarken söylediği sözler onun, güç ve iktidar peşinde olmadığını gösterir ve bürokratların içini rahatlatır. İkinci sahnede halkın IV. Murat’tan sonra tahta oturan İbrahim hakkındaki düşünceleri gözler önüne serilir. Sultan Murat gibi sert bir padişahın yerini İbrahim’in almasından kimileri memnun, kimileri endişelidir. afyon, tütün ürünleri, içki gibi yasakların kalkmasının ardından   artık halk kahvelerde toplanıp istedikleri gibi yaşamaktadır.

İbrahim’in devlet işlerindeki tecrübesizliğini sadrazamı Kara Mustafa Paşa kapatır. Yönetimde Kara Mustafa Paşa’nın sözünün geçmesi , bu durum ,Valide Sultan olan Kösem Sultan’ı endişelendiriyor. Evladının tahtta uzun süre kalamayacağını anlayıp bir an önce bir erkek evlat sahibi olmasını istemektedir. Bu yüzden  Cinci Hoca adlı büyücüden yardım almaktadır. 

Korkular içindeki İbrahim’in cinsel gücünü kazanmasını sağlarlar. İkinci perdede Kösem Sultan’ın birçok cariyeyi hizmetine verip İbrahim’in cinsel arzularını sürekli körükleyerek onu kontrolü altında tutmaya çalışmaktadır; bir yandan da Kara Mustafa Paşa’yı gözden düşürmeye çalışır. 

Kudretli olan sadrazam da kendi ruh âleminde duygusal  gerilimler yaşamaktadır. Saray civarında sağduyuyu temsil eden,  aklı,  vatanı, devleti düşünmüş  tek kişi olan sadrazam da bilinçaltında ise  iktidar cazibe kapılmaktadır; taht geleneğinde tahtın babadan oğula geçiş şeklini saçma bulmaktadır. İbrahim, annesinin kışkırtmaları sonucu sadrazamını azledip idam ettirerek kendi gücünü ispat etmeye çalışır. 

Bundan sonrada  Valide olan Kösem Sultan devletin önemli yerlerine  kendine sadık olan  adamlar getirir. Bu sırada  Turhan Sultan, gelecekte tahta çıkacak olan erkek çocuğu dünyaya getirir. Kösem Sultan, Hümaşah adlı bir  cariye yüzünden tartışmaya girdiği oğlunun talimatı ile saraydan gönderilmesiyle daha özgür ,daha rahatça hareket etme ve daha kolay komplolar hazırlayabilir.

 İbrahim’in çevresini saran dalkavuklar onun cinnetini körüklerler; padişahın kadın düşkünlüğü iyice artar. Bu duruma tepkisini göstermeye cesaret eden Silahtar Yusuf Paşa idam edilir. İbrahim’in çılgınlığı cinnete dönüşürken Kösem Sultan, darbe hazırlıklarını tamamlar. Yeniçeri askerleri saraya doğru yürüdükleri sırada   cariyesi Hümaşah Sultan, padişaha şehzadeleri öldürmesi çok ister ve hatta  için yalvarır. Ancak İbrahim, tahtını ve geleceğini  korumak amacıyla çocuklarını öldürmeyi kabul etmemektedir. Akli dengesinin yerinde olmadığı düşünce ve gerekçe ile tahttan indirilmiştir. İbrahim ve cariyesi olan Hümaşah Sultan ile birlikte bir hücreye kapatılmıştır. Kösem Sultan, tahtın yeni geçen  Sultan Mehmet’e zorla bir ferman yazdırır ve bu ferman  İbrahim’in ölüm fermanını yazdırır ve oğlunun ölümünü seyreder.

1 yorum: