BUL

MEHMET AKİF ERSOY ŞİİRLERİ-AMİN ALAYI

 




Gözüm ki kana
boyandı, şarâbı neyleyeyim?

Şarâbı neyleyeyim?

Ciğer ki odlara yandı, kebâbı neyleyeyim?

Kebâbı neyleyeyim?

Ne yâre yaradı cismim, ne bana, bilmem hiç!

İlâhî ben bu bir avuç türâbı neyleyeyim?

Türâbı neyleyeyim? Âmin! Âmin! » (1)



En önde, rahlesi
âgûş-i ihtirâmında,

Ağır ağır yürüyen bir dokuz yaşında melek;

Beş on adım geriden, pîş-i ihtişâmında,

Şafak ziyâları hattâ ufûl edip gidecek

Kadar lâtîf, iki ma’sûmu bir açık payton

Vakàr u nâz ile çekmekte; arkasında bunun,

Küçük adımlı yaman bir tabur ki hayli uzun!



O rûhtan daha sâfî
olan yüreklerden,

Zaman zaman bir İlâhî terâne yükseliyor;

Bu cûş-i safvetin aksiyle tâ meleklerden

Zemîne doğru bir «âmin! » sadâsıdır geliyor.

Muhîti her birinin bir sabâh-ı nûrânûr,

Bütün bu kàfile efrâdı, pür-sürûd-i sürûr,

Yarıp önünde duran halkı muttasıl gidiyor!



Bu bir ketîbe-i
ma’sûmedir ki, ey millet:

Selâma durmalısın şanlı rehgüzârında;

Bu bir cenâh ki: Âtîde bir ufak hareket

Yapıp cihanları oynatmak iktidârında!

Gelir de sâye-i imdâd-ı Hak’ta bir gün, bu,

Girer diyâr-ı meâlîye doğrudan doğru.

Bu ancak işte, eğer varsa, şanlı bir ordu!



Evet, ilerlemek isterse
kârvân-ı şebâb,

Yolunda durmaya gelmez. O, çünkü durmayarak,

Sabâh-ı sermed-i âtîye eylemekte şitâb;

O çünkü isteyemez hâle katlanıp durmak!

Onun kudûmü için nâzenîn-i istikbâl,

Açar da sîne, o olmaz mı per-güşâ-yi visâl?

Durur mu artık onun karşısında mâzî, hâl?



Fakat o zemzemeler
uçtu hep dudaklardan...

Sürûd-i neşve bu âlemde pek süreksizdir!

Ağır ağır geçiyorken alay sokaklardan,

Gelir de caddenin ağzında mıhlanır, dikilir,

Mehîb-manzara bir anlı şanlı gerdûne;

İçinde pudralı üç kanlı çehre! Neyse yine,

Yol açtı bir iri ses mevkibin geçip önüne:



— Siz ey heyâkil-i
bî-rûhu devr-i mâzînin,

Dikilmeyin yoluna kârvân-ı âtînin;

Nedir tarîkini kesmekte böyle isti’câl?

Durun, ilerlesin Allâh için, şu istikbâl.



 



MEHMET AKİF ERSOY

Hiç yorum yok